8 Mart 2013 Cuma

Ben Hamileyken :)

Hamilelik, hayatım boyunca yaşadığım en özel yolculuktu. Artık göbeğimi içeri çekmek zorunda olmadığım, hatta göbeğimi salarak yayıla yayıla gezdiğim dokuz aylık büyük macera :) Sanıyorum benim en büyük şansım hamileliğe iyi başlamaktı. Şöyle ki; Birincisi planlı bir bebekti Uras. "Artık zamanı" dediğimizde hamile kaldım. İkincisi hamile kalmayı planladığım zaman doktor kontrolüne gittim ve bebeğin gelişimi için çok önemli olduğunu bildiğim Folik Asit desteği almaya başladım. Ne yazık ki bir çok anne adayı folik asidi ciddiye almıyor ve gebelik testi ardından gittiği ilk muayeneden sonra folik asit kullanmaya başlıyor. Fakat o saatten sonra alınan folik asit anne adayını psikolojik olarak rahatlatmaktan öteye geçemiyor. Çünkü zaten ilk muayeneye gidene kadar bir ay geçmiş oluyor döllenmenin üzerinden. Yine planlı bir hamilelik olduğu için benimki, hamile kalmadan iki üç ay önce beslenmemi düzene soktum. Hazır kahvelerden, yapay yiyeceklerden, katkı maddeli ürünlerden uzak durup, doğal ürünlerle beslendim. Fiziksel olarak üçüncü şansım da hamileliğim boyunca bir kez bile mide bulantısı yaşamamış olmamdı. Bu sayede ilk aylarda işime aktif bir şekilde devam edebildim.

Kendi işimi yaptığım için karnım büyüyüp, hamile olduğum net bir şekilde görünür olduğunda dükkanı kapattım :) Altıncı aydan sonra hiçbir doğum ve düğün fotoğraf çekimini kabul etmedim. Bunun en önemli sebebi hamileliğin tadını çıkarmak istememdi :) Çekimleri bıraktıktan sonra elimde birikmiş fotoğrafları editleyip, albümleri tasarladım, sevgili müşterilerime teslim ettim hepsini. Sonrasında ise bol bol bilgisayarda oyun oynadım, arkadaşlarımla buluştum, yemekler yaptım, yemekler yedim, ayaklarımı uzatıp bol bol dergi ve kitap okudum, dizi ve film izledim, ailemle çok güzel zamanlar geçirdim :) Son haftalarda fiziksel olarak zorlandım evet ama inanın bu şikayet edilecek kadar çok değildi. Çünkü bir gerçek var ki, kendini nasıl hissetmek istersen öyle hissedersin. Özellikle son dört beş hafta her doktor kontrolünde sevgili doktorum Erdal Candan ile aramızda şöyle bir diyalog olurdu:

- Nasılsın Tuğba? - Çok iyiyim :) - O senden kaynaklanıyor :)

Ne bel ağrısı, ne çılgın mide yanmaları, ne burun tıkanıklıkları, ne hangi tarafa yatsam o tarafın uyuşması, ne gaz sancıları, ne yorgunluk! Hiç biri keyfimi kaçıramadı. Hatta fiziksel semptomların tavan yaptığı son hafta sevgilime "şu günden sonra hamilelik dokuz ay değil de 15 ay deseler önümüzdeki altı ayın keyfini sürerim" demişliğim bile var :)

Hamileliğimin ilk üç ayında kilo kontrolü bendeydi. Fakat sonra kontrol keyfimin kahyasına geçti :) 22 kilo ile doğuma girdim! Annelerle olan doğum öncesi sohbetlerime dayanarak bu kilonun çok çok fazla olduğunu açıkça söyleyebilirim :) Doktorum da kilomu fazla buluyordu. Fakat bir noktadan sonra aldığım kiloların aramızda hiç lafı bile geçmemeye başladı :) Aldığım kilolar için bir an bile üzülmedim ya da endişe duymadım. Doğum sonrası zaman içinde hepsini vereceğimi biliyordum. Neyse ki sadece kendime almadım kiloyu. Yine doğum fotoğrafı çekimleri sırasındaki gözlemlerime ve doktorumuzun söylediklerine dayanarak oğlumun iyi bir kiloda doğduğunu biliyorum.

Unutmadan söyleyeyim; hamileliğin en ciddi yan etkilerinden biri de duygusallıktır. Hamile olduğum dönemde Sütaş'ın buzağılı bir reklamı vardı. Ve ben ne zaman o reklama denk gelsem içim bi fena olurdu. Bilenler bilir, o buzağının ayağının kaydığı sahnede ağlamışlığım bile vardır :( Ama bu tip bi kaç şey dışında ağlak bir hamile değildim :)

Benim hamilelik maceramı merak ederseniz aşağıdaki linke tıklayıp, 40 haftalık hamilelik yolculuğumda hissettiklerimi, edindiğim tecrübeleri fırsat buldukça yazdığım gebelik günlüğümden okuyabilirsiniz;

http://tugbaolcer.blogspot.com/search/label/hafta%20hafta%20gebelik