15 Mart 2013 Cuma

Argo

"4 Kasım 1979'da İranlı militanlar Tahran'daki Amerikan Büyükelçiliği'ni basıp 52 kişiyi rehin alır. Altı Amerikalı diplomat kaçmayı başarıp Kanada Konsolosu'nun evine sığınır. Bu altı Amerikalı'yı kurtarmak için CIA ajanı Tony Mendez tarafından hazırlanan plan çok büyük riskler taşımaktadır..."

"Based on the declassified true story..."

A.B.D'nin desteğiyle İran'ı yöneten Şah Muhammed Rıza Pehlevi 1979 senesindeki İran devrimi sırasında kaçarak A.B.D'ye sığınır. İran halkı, kendine büyük zulümler ederken servetine servet katan Şah'ı, idam etmek için, Amerikan Hükümeti'nden istemektedir. Amerikan Hükümeti'nin Şah'ı teslim etmemesi üzerine öfkesi her geçen gün artan İran halkının büyükelçiliğe yaptığı baskında kaçmayı başaran altı diplomat 79 gün boyunca Kanadalı bir konsolosluk görevlisinin evinde kalır. A.B.D hükümeti diplomatların kurtarılması için CIA ajanı Tony Mendez'e yetki verir. Tony Mendez'in planı ise altı rehineyi, çekilecek Argo adlı filmin Kanada'lı yapım ekibi olarak gösterip ülkeden çıkarmaktır. Başarıyla gerçekleşen bu kurtarma operasyonu tam 18 sene gizli kalır. 1997'de Clinton tarafından operasyonun gizliliği kaldırılır ve Mendez'e madalyası iade edilir.


Filmde beni rahatsız eden bir kaç detay var: (Dikkat; Bu kısım biraz spoil içeriyor!)
1- 52 kişi rehin alınıyor. 6 kişi kaçıp konsolosluğa sığınıyor. Ve Amerikan hükümeti sadece bu 6 kişiyi kurtarmanın derdinde. Film boyunca diğer rehinelerin esamesi okunmuyor. Böyle bir gözden çıkarma görmedim ben!
2- Filmde İranlıların öfkesi o kadar dayanaksız ve aptalca gösterilmiş ki, kabul edilir değil. Sen (A.B.D) bir adamı (Şah Muhammed Rıza Pehlevi) ülkenin başına getir (petrol için), onun yaptığı tüm kötülükleri destekle ve sonra senelerce her tür kötülüğe dayanan halktan sakin olmasını bekle. Komik tabi.
3- Kanada Konsolosu'nun evine sığınan altı diplomatın 79 gün boyunca o evde yaşadıkları. Korkuyu, üzüntüyü sadece bir kaç kısa sahnede görebildim. Bunun dışında yemekler, içkiler, sohbetler, müzikler.. O kadar rahat görünüyorlardı ki, yakalandıkları anda işkence görebileceklerine ya da öldürülebileceklerine inanmak biraz zordu. 


Gerçek bir olayın konu edildiği bir film olduğu için sonu baştan belli tabi ki. Fakat bu filmi heyecanla izlemeye engel değil. Özellikle filmin sonlarında havaalanında geçen sahnelerde kalbim hızlı hızlı çarptı :) Sonu baştan belli bir film için aksiyon sahneleri çok iyiydi. Ucu ucuna yetişmeler, son anda kaçırmalar gerçekten çok gerçekçi canlandırılmıştı. Hissettirdiği gerilim güzeldi. 1979 A.B.D'si, İran'ı ve Türkiye'si kusursuzdu. Sadece filmin bir sahnesinde Sultanahmet Camii'nde biriyle buluştuğunu görüyoruz Mendez'in.  (Trafk levhasında ibb logosu varmış sanırım bir sahnede, ben görmedim ama :) Eğri oturup doğru konuşmak gerek; İran'a giremeyen Amerika platoyu İstanbul'da kuruyor. İstanbul'da 1970'lerin Tahran'ı ancak bu kadar iyi kurgulanabilirdi. Filmin sonunda görüyoruz ki cast mükemmel seçilmiş. Çoğu oyuncunun canlandırdığı gerçek kişiye benzerliği muazzam. Alan Arkin ve John Goodman sahneleri çok keyifliydi ayrıca :) Fakat Alan Arkin hangi kafayla en iyi yardımcı erkek oyuncu oscarına aday gösterildi bilemiyorum. Biraz abartı olmuştu bu.



Film üç dalda Oscar aldı. En iyi film, en iyi uyarlama senaryo ve en iyi orijinal müzik. Bu dallarda aday olan filmlerden henüz izleyemediklerim var. Bu yüzden Argo'yu "iyi film" olarak değerlendirmeme rağmen aldığı ödüller konusunda yorum yapamıyorum. Fakat en iyi yönetmen dalında Ben Affleck'in aday gösterilmemesi saçmalıktı! Bu arada 85.si düzenlenen Oscar ödül töreninde bir ilk yaşandı; En iyi film Oscar'ının kime gittiğini törene Beyaz Saray'dan bağlanan Michelle Obama açıkladı. Filme olan büyük hükümet desteğinin en önemli göstergesiydi bu. Ve tabi jestin dibi :) Bir de gizliliği 1997'de kaldırılan bir operasyonun filminin ancak 2012'de yapılması da (yaptırılması mı desem?) A.B.D'nin dış politika hesaplarının sonucudur sanıyorum...

Not: Görseller imdb.com'dan alınmıştır.