25 Mart 2013 Pazartesi

Doğum Fotoğrafçısı Doğum Yaparsa... :)

Doğumla birlikte nasıl yoğun bir dönem başlar anneler bilir. Küçücük bir insan yavrusu bütün saatlerimi, günlerimi, gecelerimi aldı, baktığım her yer o oldu :) Doğumdan bir ay sonra da işe döndüğüm için bir türlü yazamadığım doğum maceramı anlatmak bugüne kısmet oldu... (Oğlan neredeyse bir yaşını dolduracak bu arada :)))

Büyük gün; 19 Nisan 2012 :)

Doğumdan önceki gece hayatımın en heyecanlı gecesiydi. Çünkü ertesi gün hayatımızda bir milat olacaktı. Bugüne kadar iki kişi yaşadığımız evde artık üç kişi olacaktık. Küçük bir adam dünyaya gelecek ve hayatımızın ortasına oturacak! Bundan daha büyük bir duygu olamaz sanıyorum hayatta :) Sabah ameliyathanenin yoğun olmasından dolayı doktorum Erdal Candan "saat 14:00 gibi gelin hastaneye, 15:00-16:00 arası alırız doğuma" dedi. Öğleden sonra olacağı için doğum, sabah erken saatte uyanıp çorba ya da türevi bir şeyler yemekti planım. Fakat o kadar erken uyanamadım. Bu yüzden akşam yediğim yemekle ertesi gün öğleden sonraya kadar durdum. Çok acıktım tabi :) O gün evden çıkana kadar kocamla konuştuğumuz tek şey evin mevcudunun son defa iki kişi olduğu ve değişecek hayatımızdı :) Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorduk.


Saat 14:00 gibi hastanedeydik. Annelerimiz de bizimle birlikteydi. Odamıza yerleştiğimizde ben ameliyathane için verilen kıyafeti giyip yatağa uzandım. Hemşire gelip damar yolumu açtı. Benden beklenmeyecek kadar sakindim. Heyecan vardı fakat hiç belli etmiyordum :) Eşim, annem ve kayınvalidem bildiğin gergindi :) O kadar belli oluyordu ki. Belki de bu enerjiyi büyütmemek için ben çok sakin davranıyordum. Hatta ameliyattan önce Erdal Bey odama geldiğinde iphone'da Diamond Dash oynuyordum gayet rahat bir şekilde :) Hastane odam yavaştan kalabalıklaşmaya başladığında beni ameliyathaneye götürmek için geldiler. Saat 15:05'te ameliyathaneye giderken herkes ağlamamı bekliyordu fakat ağlamadım. Ben bile şaşırdım kendime. O güne dair asla unutmayacağım şeylerden biri de kocamın ve annemin gözlerindeki endişe. Tam ayrılık anında el salladım gülümseyerek ve otomatik kapı kapandı... O andan sonra tek gerginliğim anestezi oldu. Belinizden bir iğne yapıyorlar sonuçta. Defalarca gördüğüm bir uygulama olmasına rağmen gerildim. Bir de anestezi uzmanı "belini içeriye çekme" diye teknik bir uyarı yaptığı için "ya iğne canımı acıtır da refleks olarak belimi içeri çekersem" korkusu oldu. Neyse ki çok uzun sürmeden anestezim yapıldı. Bir hemşirenin yardımıyla uzandım ameliyathane masasında. Kollarımı iki yana açtım. Önüme perde gerildi. Anestezi uzmanı kontrol için benden ayağımı kaldırmamı istedi. Tabi ki kaldıramadım :) Daha önce yüzlerce sezaryen ameliyatına girdiğim için şu cümleye aşinaydım; "acı hissetmeyeceksin fakat dokunma hissin kaybolmayacak". Ama nedense bende "ya hissedersem" gibi bir kafa olmuştu :) Korkuyordum haliyle. Doktorum Erdal Candan batikonla karnımı sileceklerini, bunu belki hissedebileceğimi söyledi. Bu işlem yapılırken sadece ılık bir havayla üfleniyormuş gibi hissettim. Doğuma Acıbadem Hastanesi'nin çok sevdiğim Çocuk Doktoru Selda Öztürk de girdi. Selda Hanım'la bi kaç cümle konuştuk o ara ve hemen ardından Erdal Bey'e ne zaman başlayacaksınız diye sordum. "Başladık bile" cevabını aldığımda, çok şaşırdım. Hissetmiyordum ve çok mutlu olmuştum bu yüzden :))) İşimden dolayı duyduğum seslerin ne anlama geldiğini bildiğim için bebeğimin çıkma anında "geliyor" dedim gülerek :))) Saat tam 15:36'da Uras doğdu. Kıpkırmızı bir şeydi, yanımdan hızla geçti ve Selda Hanım onu muayene etmeye başladı! Sonra bana "uzun kirpikleri var" diye seslendi :)


Her şey yolundaydı çok şükür. Havluya sarıp yanıma getirdiler Uras'ımı. Hayatımda gördüğüm en güzel şeydi. Öptüm, kokladım. Sonra Urası'ı bebek bakım odasına çıkardılar. Beni de biraz uyuttular. Uyanıp tam olarak kendime geldikten sonra yukarı çıkardılar beni de. Sevgilim ameliyathanenin kapısında beni bekliyordu. "Nasıl?" diye sordum hemen, "çok tatlı :)" dedi, "iyi mi?" dedim, "çok iyi sevgilim, maşallah" dedi gülümseyerek. Dünyalar benimdi.


Doğumdan üç beş saat sonra yavaş yavaş herkes (aileler, akrabalar, arkadaşlar, maşallah o kadar çok gelen oldu ki, sürekli birileri gitti birileri geldi) evlere dağıldı. Odada sevgilim, ben ve oğlumuz baş başa kaldık. Acıbadem'de refakatçiye bırakılan tek bir şey yok. Bebeğin altını temizleme vb. gibi şeyleri zaten hemşireler yapıyor sağ olsun. Gak deseniz koşuyorlar, guk deseniz yardıma geliyorlar. Evet sevgilim de benimle birlikte uykusuz kaldı o gece ama zerre mesele olmadı bu. İkimizin de isteği ve kararıyla biz, hastanede kaldığımız iki gece de üçümüz olmayı tercih ettik. Anneler biraz bozuldu tabi bu duruma :) "Nasıl idare edeceksiniz siz, sen ameliyatlısın, bebek bir yandan, çocuk (kocam oluyor bu) hanginize yetişsin!" diye diye gittiler :)

Spinalden dolayı hiçbir ağrı, acı hissetmedim. Akşam olup bacaklarıma his gelmeye başladığında çok hafif ağrım oldu. O zaman da damar yoluna taktıkları ilacın butonuna bastım. Çok fazla ilaç da kullanmadım aslında. Sabaha karşı iki hemşire gelip beni kaldırdı. Biraz zor bir kalkış oldu ama oldu sonuçta :) Pansuman yaptılar ve beni yürüttüler. Ertesi gün ve ertesi akşam da ara ara yürüdüm (ameliyat sonrası gaz çıkarabilmek çok önemli, bu yüzden mutlaka yürümek gerekiyor). Sevgili doktorum Erdal Candan'dan Allah razı olsun. Sayesinde çok güzel bir gebelik yaşadım. İlgisiyle, sabrıyla, pozitif tavırlarıyla hep çok iyi hissettim kendimi. Sezaryen ameliyatım da çok başarılı geçti ve sonrasında hiç bir sıkıntı yaşamadım.

Küçük, tatlı bir şey beni anne, sevgilimi baba yaptı :) Dilerim Allah isteyen herkese nasip etsin. Bir insanın başına gelebilecek en güzel şey çünkü bebek...

Hamilelik deneyimlerimi paylaştığım "Hafta Hafta Gebelik" günlüğümü de şu linkten okuyabilirsiniz;
http://tugbaolcer.blogspot.com/search/label/hafta%20hafta%20gebelik