31 Ekim 2011 Pazartesi

Inception

"Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur. Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır. Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’un görebildiği bir düşmandır." Filmin resmi özeti bu şekilde.
Christopher Nolan filmin herşeyi! Hem yönetmen, hem senarist, hem de prodüktör. Başrolleri Leonardo DiCaprio (Cobb), Joseph Gordon-Levitt (Arthur), Ellen Page (Ariadne), Tom Hardy (Eames), Ken Watanabe (Saito), Dileep Rao (Yusuf), Cillian Murphy (Robert Fischer), Marion Cotillard (Mal) paylaşıyorlar. İlk 20-25 dk. olayın ne olduğunu anlamakla geçiyor. En azından benim için öyle oldu. Fakat film bittiğinde iki buçuk saatin nasıl da geçiverdiğine inanamadım. Normal şartlar altında "bilimkurgu"nun hiç bir türünü sevmeyen, "Astral Seyahat", "Lucid Dreaming" gibi metafizik olaylar zerre ilgisi olmayan ben rüya katmanları arasında geçen bu filme bayıldım!




Filmde rüyada fikir çalma / fikir ekme evrelerinin kuralları/özellikleri ara ara izleyiciye anlatılıyor (ki bana göre bu durum izleyiciyi -bilgilendirme yoluyla- daha fazla kendine çekiyor, inandırıyor.) Bu kurallardan bir kaçını saymak gerekirse;
1-Gerçek dünyadaki fiziksel tesirler/temaslar rüyayı da etkiliyor: Rüyayı gören kişinin (gerçek dünyada) içinde bulunduğu ortam (mesela minibüs) fiziksel olarak sarsıldığında kişi rüyasında o sarsılmanın etkisiyle duvardan duvara savrulabiliyor. Kişi gerçek hayatta suya düşürüldüğünde rüyasında bulunduğu ortama camlardan, kapılardan sular dolmaya başlıyor.
2-Rüyadan uyanabilmek ancak rüyada düşmek ya da rüyada öldürülmek. Fakat rüyada fiziksel bir yara alırsa kişi bunu gerçek hayatta da hissediyor. Bunu da "acı hissi zihinde deneyimlenir" diye açıklıyorlar.
3-Gerçek hayatta geçen 5 dakika rüyada 1 saat sürüyor. Rüya içinde rüya oldukça (yani rüya katmanı arttıkça) bu süre uzuyor.


Filmde Cobb amacına ulaşmak için (amaç; Robert Fischer'ın zihnine babasından kalan şirketi parçalama fikrini yerleştirmek) kendine bir takım kuruyor. Bu yolda işine yarayacak insanları (mimar, kimyager vs.) takımına dahil ediyor. Mal'un (Cobb'ın karısı) filmde sağlam bir ağırlığı da var. Bu yönlerden ele alınınca filmde ciddi bir Ocean's Eleven etkisi hissediliyor (ekip kurma, Danny Ocean/Tess ilişkisi.)



Oyuncular hakkında da bir kaç şey söylemek istiyorum. Leonardo DiCaprio her ne kadar filmin parlayan yıldızı gibi görünse de Joseph Gordon-Levitt, Ellen Page, Tom Hardy, Ken Watanabe ve Marion Cotillard ayrı ayrı başrolü kapmışlar. Özellikle Joseph Gordon-Levitt (Arthur) ve Tom Hardy (Eames) filmin çok kilit noktalarında adeta döktürüyorlar. Burada "ccc Eames Reyiz ccc" demekten kendimi alamıyorum :)))

Eşim film bittikten sonra "bundan rahat 2-3 devam filmi çıkar" dediğinde "yok yaa, çıkmaz bence" demiştim fakat şimdi düşününce "kesin çıkar" diyorum ben de. Hatta filmi düşündükçe ve daha iyi anladıkça taşları yerine koyarak tekrar izlemeyi bile aklımdan geçiriyorum!

Not: Görseller imdb.com'dan alınmıştır.