Günün birinde ilk kez gittiğim bir ülkenin başkentinde bir mezarlık gezisi yapacağımı söyleseler inanmazdım sanırım. Seneler önce duymuştum adını; Pere Lachaise. Bu mezarlığı sıra dışı yapan şey; bir çok ünlünün bu mezarlıkta ebedi uykularına yatıyor olması.. Kimler mi? Oscar Wilde, Moliere, La Fontaine, Jim Morrison, Edith Piaf, Marcel Proust, Chopin, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya.. Anlayacağınız üzere burası sadece bir hristiyan mezarlığı değil. Müslüman, yahudi, hristiyan, budist.. Bir çok inançtan insan burada yatıyor. Biz Paris biletimizi alınca gideceğimiz yerleri planlarken Pere Lachaise için de özel bir zaman ayırdık. Paris'te mutlaka ama mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri Pere Lachaise..
Soğuk bir Kasım sabahı saat 8:20 gibi mezarlıktaydık. (Metronun 2 ve 3 nolu hatlarının Pere Lachaise durağı var, o durakta inip karşıya geçince zaten mezarlığın duvarı boyunca yürüyüp ana kapıya gidebilirsiniz.) Giriş kapısı içinin büyüklüğüne ve önemine kıyasla oldukça sade, şatafatsız.. İçine girince büyüsüne kapılmamak imkansız. Girişte hemen sol tarafta panolar var; mezarlığı division'lara ayıran haritayı gösteriyor. Bir de hangi ünlülerin hangi division'da olduğu yazıyor. İsterseniz buna göre gezebilirsiniz. Sanıyorum Pere Lachaise için geliştirilmiş bir uygulama da var. Biz yurt dışı seyahatlerimizde Maps.me uygulamasını kullanıyoruz. Mezarlıkta gitmek istediğimiz tüm divison'ları oradan bulduk. (Uygulama çevrimdışı da çalışıyor.)
Sonbaharda gittiğimiz için ağaçlar biraz yeşil, biraz sarıydı ve yerler yapraklarla doluydu. Upuzun ağaçların arasından yürüdüğümüz her yolda ne kadar etkilendiğimizi anlatamam. Mezarlık 44 hektarlık bir alana yayılmış. Yani aşırı büyük olduğu için buraya biraz fazla zaman ayırmak gerekiyor. Biz 1,5 saat boyunca gezdik mesela.. Aşağıdaki soldaki fotoğraf metrodan çıkıp karşıya geçtiğinizde mezarlık duvarı boyunca kapıya ulaşan yola ait. Sağdaki fotoğraf ise mezarlığın içinden bir kare..
Kapıları olan, bazısı çatılı bir ev şeklinde, bazısı çok yüksek ya da bir kitap, uyuyan bir insan heykeli şeklinde tasarlanmış anıt mezarların hepsi çok etkileyici.
Aşağıda soldaki fotoğraf Yılmaz Güney'in mezarı, sağdaki ise Ahmet Kaya'nın mezarı. İkisi de taze çiçeklerle doluydu, belli ki ziyaretçileri çok. Duygulanmamak imkansız..
La Fontaine ve Moliere demir parmaklıklarla çevrilmiş özel bir alanda yan yana uyuyorlar. Soldaki La Fontaine, sağdaki Moliere'in mezarı..
Ortadaki bol çiçekli mezar The Doors grubunun beyni, efsanevi rock yıldızı Jim Morrison'a ait. Onun mezarı da ziyaretçisi her daim olanlardan..
Mezarlığın ortasında devasa bir bina var. Bu bina Krematoryum; yani ölülerin yakıldığı yer. Bana en ilginç gelen şeylerden bir olmuştur bu mesele. Sonuçta herkesin kendi bedeni üzerine bir tasarrufu var. Saçma bulmuyorum böyle bir isteği, sadece çok ilginç, farklı buluyorum.. Neyse anlatmaya devam ediyorum yapıyı. Kendine ait bahçesi de bina da aşırı büyük. Ve hem içerde, hem bahçede yan yana posta kutusu görünümlü kare bölümlerde küller saklanıyor. Bahçede devasa panolarda numara ve isim isim kimin külü nerede yazıyor. Bulmak hiç kolay değil. Çünkü dediğim gibi aşırı büyük ve binlerce kül odacığı (posta kutusu şeklinde odacıklar yani) var. Buradaki en ünlü nokta ise soprano Maria Callas'ın küllerinin saklandığı rivayet edilen bölüm. Rivayet çünkü bir hayranı tarafından çalındığı, daha sonra bulunduğu ve denize döküldüğü de söyleniyor.. Maria Callas'ın küllerini nokta atışı bulmak için adres şu; Ana binanın önündeki merdivenlerden aşağı inip sola dönüyorsunuz, j koridorunda sol tarafta 16258 nolu kutuda Maria Callas ismini görebilirsiniz. Aşağıdaki fotoğrafta da üstten 3. satır, son sütunda görülüyor..
Şu yaşıma kadar gördüğüm en etkileyici yer benim için Pere Lachaise'ydi. Paris'e yolu düşenlerin gezi rotalarına muhakkak eklemelerini tavsiye ediyorum.
Başka fotoğraflar için; www.instagram.com/tugbaolcer
Paris, Fransa, Paris rehberi, Paris'te gezilecek yerler, Paris'te mutlaka görülmesi gereken yerler, Paris gezi rehberi, Paris seyahat rehberi, Pere Lachaise, Ünlüler mezarlığı, Oscar Wilde, Ahmet Kaya, Yılmaz Güney, Edith Piaf, Maria Callas, Moliere, La Fontaine, Jim Morrison, Krematoryum, Maria Callas'ın külleri, Balzac.
